HARF DEVRİMİ

|

Savaş nasıl başladı hiç kimse bilmez ama rivayet odur ki; bir ilkokul öğretmeni, etrafını boş boş seyreden ve gözünü kapıdan ayırmayan küçük çocukların önünde tahtaya ilk olarak bir "A" harfi çizdiğinde cepheleşme ve savaş hazırlıkları beklenmedik bir şekilde başlamıştı.
İlk yazılan harf yandaşlarını toplayarak etrafına, güçlerinin farkına varmaları konusunda uyarmıştı. Onlar güçlüydüler. Onlarsız diğer harfler varlıklarını ispatlayamazlardı. Çünkü kurallar gereği bir harfin kabul görmesi için anlaşılır bir biçimde bir sözcükte geçmesi gerekirdi. Bunu yapabilenler ise sekiz kişiydiler ve diğerlerinden farklı olmalıydılar. Kendi aralarında kurdukları küçük grup seçkin harflerden oluşuyordu. Lider olarak A kendini seçtirmişti ardından da iki tane ulu seçilmişti. Bunlardan biri O diğeri ise Ö idi. Yalnız O hem daha yükseklerde gözü olduğu için ve hem de tek başına bir sözcük hatta cümle bile olabildiği için daha baskın, daha gözü açık ve daha işini bilirdi. Ö ise O’nun arkasında ezik büzük görünse de her an bir patlamaya neden olabilecek bir lav birikintisi gibiydi.
Bu sekiz kişilik yöneten grubu arasında dalkavuklukta kimseye pabuç bırakmayan her an liderin peşinde dolaşan ve en az onun kadar etkili olan E geliyordu. Her konuda A kadar bazen de daha fazla söz sahibiydi ama asla ön plana çıkmaz, asla göze batmazdı. Grubun kirli işlerinde yardımcı olarak kullandıkları iki harfse I ve İ harfleriydi. Bütün harfler kirli işlere ortak olurlardı ama I ve İ bu işten büyük bir zevk alırdı her türlü kirli sözcükte görülmek onlar için şandı, şerefti. Ve figüranlar U ve Ü. Etliye sütlüye karışmayan her an gökyüzüne çevirdikleri başlarıyla gayet sofu olan, istemeyerek de olsa ve sofulukları gereği bu toplulukta bulunan bu ikili zaman zaman karanlık işlerde boy gösterirlerdi. E ve A ile birlikte bir tecavüz olayında adı geçen Ü, sonradan yine E ile birlikte bir rüşvet çetesine yardım ve yataklıkla suçlanmıştı. Bu iki durum birliğin adını iyiden iyiye kirletse de güçleri ölçüsünde masumdular. Onları suçlayacak kendilerinden daha güçlü birileri çıkana kadar da öyle kalacaklardı. Grubun bilgeleri ise O ve Ö adında iki kocaydı. Bunlar göbeklerinin büyüklüğü ölçüsünde bilge ve her an her yöne kayabilecek kadar kaypak olmalarıyla tanınıyorlardı. Bu özellikler de grupta etkin olmaları için yeterliydi.
Grup üyelerinin bembeyaz bir ovada toplandıkları gün A ufak işlerle uğraşmanın onlara bir şey kazandırmayacağını, artık çok daha önemli işlerle girişmenin zamanının geldiğini iletti. Herkes dinliyordu, bir şeyler geçmekteydi akıllarından. Sofular dini bir dayanak aramaya, E kendine bir yarar yontmaya uğraşmakta, bilgeler sonuçları ve elde edecekleri karı planlamaktaydılar. Kirli işlerin adamları ise kaç cinayet işlemeleri gerekeceğini kurup bu esnada alacakları zevki hayal etmekteydiler.
A anlattı; harfler arası eşitliğin yalan olduğunu, üstün olduklarını ve bu üstünlüğü kabul ettirmeleri gerektiğini, bunun içinse ne gerekiyorsa yapılacağını. Güçlüydüler. A, beyaz ovanın mavi çizgileri arkasına gizlenmiş 5 kişiyi çağırdı. Sırasıyla dizildiklerinde hükümranlığa giden yolda ilk adım atılmıştı ve düşman belliydi. Bu sekiz harf ve işbirlikçileri dışındaki bütün harfler köle yapılmalıydı bunu içinde önce S ve sonrada ikinci hain V yan yana geldiler. S’nin ikiz kardeşi ve yılan kardeşlerin en ılımlısı Ş de en sonda yerini aldı. Önce kimseye bir şey ifade etmeyen bu diziliş A’nın da aralarına girmesiyle anlam kazanmaya başladı. Ortalık bir anda toza bulandı ova alt üst oldu. Ortalıkta kaçışan harfler ne yapacağını bilmez haldeydi. D gibi, R gibi hamile harfler bile tehlikedeydi. Küçük harflere zarar vermekten bile çekinmiyorlardı. Ölüm her yerdeydi. L ve M yerle bir. İlk onlar rehin alınmıştı zaten.
Ortalık durulduğunda B ve R harfleri bir tepenin üzerine çökmüş. Yanlarında arkadaşlarından kurtulabilenlerle birlikte kara kara düşünüyorlardı. G harfi iyice kıvrılmıştı olduğu yerde. Kimseye hayrı yokmuş gibi duruyordu. L, K ve Z dik duruşlarını hiç bozmasalar da onlar da epey düşünceliydi. Bir şeyler yapılması gerekliydi. A ve çetesi diğer harfleri ele geçirmişti. Şu an ellerinde güçlü bir silah yoktu. Ama güçleri ortadaydı. Konuşarak çözüm bulmak zorundaydılar. B yanına kimseyi almadan A ve çetesine gitti. A onu esirlerinin kapalı tutulduğu sayfanın hemen önünde karşıladı. B konuşarak bir çözüm yolu bulmaları gerektiğini ve bunun için huzuruna geldiğini söyleyince A iyice kurumlanarak oturması için tam karşısını işaret etti. B gösterilen yere ilişti gözleri esir alınan arkadaşlarındaydı.
B söze doğrudan girdi. Bu işin savaşla çözülemeyeceğini, konuşmanın tek yol olduğunu ve bunca yıldır sürüp giden düzenin bozulmaması gerektiğini anlattı. Herkesin önünde, tüm alfabenin toplandığı bir yerde toplanıp tartışırlarsa çoğunluğun desteğini alanın galip geleceği bir yarışma yapabilirlerdi. A biraz düşündü, aslında düşünür gibi yaptı. Sonra bilgelere göz attı. Fikirlerini sorar gibi yaptı, onlar fikir beyan etmek gibi bir gaflete düşmeyecek kadar bilgeydiler. Yüzlerini kafalarını gökyüzüne doğru kaldırmış mırıldana sofulara çevirip sıralarını saldılar. Ellerinden hala kan damlayan I ve İ ise buna tümüyle karşıydılar ama fikirlerini soran yoktu.
A’nın kararı zaten verilmişti. Hemen kabul etti. B çok şaşırmıştı. Kabul edileceğini ummuyordu teklifinin. Çünkü tarihte zorbalar hiçbir zaman konuşmaktan yana olmamışlardı. Hiçbir zorba elinde bulundurduğu gücü konuşarak ziyan etmemişti. Hiçbir zorba sözcüklere muhtaç olsa da onların değerini bilmemişti. Tarihi zorbalar yazmıştı ama sözcüklerle değil. Şekillerle daha çok ve fotoğraflarla. Cesetlerle, vurulan insanların donuklaşan karelerde kalan suretleriyle yazmışlardı ve silinmesini imkânsız kıldıklarını düşünmüşlerdi böylelikle. B bunları düşünmeye dalmanın sırası olmadığını ayrımsadığında etraflarında bir kalabalık toplanmıştı bile. Tepede bekleyenler de inmişlerdi. Herkes genişçe bir alanda toplanmıştı. A ve B karşılıklı oturmuş birbirlerine bakıyorlardı.
A söze başlaması için B’ye işaret etti. B önce yerinde biraz kımıldandı. Sonra kalabalıkta gezdirdiği gözlerini A’nın sert bakışlı gözlerine odakladı ve söze başladı;
Zorbalık, dedi, bugüne kadar kimseye yarar getirmemiştir. Üstün gelmeye çalıştığın harflerin senden hiçbir farkları yok. Yalnızca gün ışığına çıkarken bazı zorluklarla karşılaşıp öyle hayat buluyorlar. Senin gibi hiçbir engele takılmadan gelemiyorlar bulundukları yere ve bu onların ayıbı değil, senden üstün olan yönleridir. Sen onların yaşadığının yarısını bile yaşamadın buna rağmen ne hakla üstün olduğunu iddia edersin?
A sanki sözlerin muhatabı değilmiş, sanki başka birine söylenmiş sözlere kulak misafiri olmuş gibi davranıyordu. Sonra sesinin gür çıkmasına gayret ederek cevapladı:
Ben, dedi, ve arkadaşlarım seçilmiş harfleriz. Eğer hiçbir zorluk yaşamadan geldiysek bu dünyaya bunu bir nedeni olmalı. Neden sen değil, ya da arkadaşların değil de biz? Düşün bence bunu. Düşün senin gibi kaç harf bizsiz sözcük olabilir. Ama biz size ihtiyaç duymadan cümle bile oluyoruz. Hemen arkama yerleşen bir ünlem işaretiyle cümle kurabilirim sana ama sen cümle noktalama işaretlerini kullansan da bir halt olamazsın.
B ne söyleyeceğini şaşırmış gibiydi. Kalabalıktaki dalgalanma huzursuz etmişti B’yi. Sözü aldı ve devam etti;
Söylediklerin, dedi, manasız şeyler. Bizde siz olmadan sözcük cümle hatta paragraf bile olabiliriz. Gelişmeleri takip etmiyorsun. Yazık sana cehaletini gidermek için zorbalığın işe yaramıyor değil mi?
A şaşırmıştı ve tabii diğerleri de. B’nin iddiası bir devrime sebebiyet verebilirdi. Herkes pür dikkat ve bazıları da pür telaş B’nin söyleyeceklerine kilitlenmişlerdi. B tadını çıkararak devam etti;
Algıda tamamlama, dedi, eminim hiç duymamışsındır. Siz olmadan da derdimizi anlatabiliriz. Sen bizden çaldığın harflerle ilan ettin SAVAŞ’ı şimdi ben. Senden Ş harfini istiyorum yalnız. Eğer o da kabul ederse.
Dünden razı görüne Ş hemen taraf değiştirdi. Ve B onu da yanına alarak yepyeni bir kelime yazdı. Ortalık buz kesti. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Sofular secdeye vardılar varacaklar. Bilgeler o kadar bilge olmadıklarının ayırdında. I ve İ üzgün ve öfkeli. A şaşkın ve de yenik, ezik büzük. Kalanlar mutlu, yüzlerinde huzurlu bir tebessüm. Herkes B’ye ve yanındaki arkadaşlarına bakıyor.
Yan yana, kol kola üç harf. Yalnız üç tane ve her şeyi değiştiren bir sözcük. BRŞ. Zorbalar olmadan kurulan bir sözcük. Bütün harfleri eşit kılan bir sözcük. Düzeni alt üst eden ama yeniden kurmaktan korkmayan bir sözcük.
Sözcük yazıldıktan sonradır ki, A dâhil tüm harfler eşitlik ve özgürlük konusunda uzlaştı. O günden beridir, alfabede harfler alt alta değil yan yana dizilirler.

0 Fikir:

Yorum Gönder